Metin Kurt: Yeşil Sahaların Unutulmaz Sol Açığı ve Sosyalist Savaşçısı
Metin Kurt, Türk futbolunun ve sol hareketin simge isimlerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Sahadaki ustalığı kadar, saha dışındaki duruşu ve mücadelesiyle de hafızalarda yer edinmiştir. Lakabı ‘Çizgi Metin’ olmasına rağmen, hayatı ve fikirleriyle her zaman çizgilerin ötesinde bir isim olmuştur.
1948 yılında Kırklareli’nde dünyaya gelen Metin Kurt, futbol hayatına İzmir’in Altay kulübünde başladı. Daha sonra PTT ve en nihayetinde Galatasaray’a transfer oldu. Sarı-kırmızı formayla sergilediği başarılı performans, onu dönemin en önemli yıldızlarından biri yaptı. Ancak futbolculuğundan çok, sendikal hareketlere öncülük etmesiyle tanındı. Profesyonel Futbolcular Derneği’nin (PFD) ve Amatör Futbolcular Derneği’nin (AFD) kurucuları arasında yer aldı. “Futbol borsada değil, arsada güzel” diyerek, futbolun ticarileşmesine ve endüstrileşmesine karşı çıktı.
Metin Kurt’un sosyalist kimliği ve sol politik duruşu, onu sadece bir futbolcu olmaktan çok daha fazlası yapmıştır. Futbolcu kimliğini, toplumsal mücadeleler ve emekçi hakları için bir platform olarak kullanmıştır. İşte bu yüzden, futbol alanında ilk sendikal faaliyetleri başlattığında, Galatasaray’da kadro dışı bırakıldı. Ancak bu, onun mücadelesini durdurmadı. 1976’da Kayserispor’a transfer oldu ve üç yıl sonra, 31 yaşında futbol hayatını noktaladı.
Futbolu bıraktıktan sonra da aktif bir hayat sürdü. Çeşitli takımlarda teknik direktörlük yaptı, spor yazarlığı ve editörlüğü ile de kariyerine devam etti. Ayrıca, 2011 Türkiye genel seçimlerinde Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) İstanbul milletvekili adayı oldu. Ne yazık ki, partisi barajı geçemediği için seçilemedi.
Metin Kurt’un adı, futbol ve sol hareketin iç içe geçtiği bir simge olarak anılmaya devam ediyor. 24 Ağustos 2012’de, 64 yaşında hayata veda etti. Ancak, onun mücadelesi ve mirası, halen Türkiye’nin sosyal ve spor tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.
Metin Kurt’un hikayesi, sadece bir futbolcu biyografisinden çok daha fazlasını temsil ediyor. O, adalet, eşitlik ve emek mücadelesinin bir sembolü olarak tarihe geçti. Onun yaşamı, günümüz futbolcularına ve toplumun geneline, sadece sahada değil, hayatta da bir duruş sergilemenin ve fark yaratmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Metin Kurt, futbolun ve mücadelenin ‘sol açığı’ olarak hep hatırlanacak.